T.E.O.G GELDİ...
4/27/2016
Bugünlerde birçok ailede, en çok kullanılan kelime Teog. Türkiye'de eğitimde olağanüstü günler... Ya da, temel eğitimden orta öğretime geçiş sınavı... Açılımlarını bir türlü çözemediğimiz kavramlar var. TEOG, YGS, LYS, SBS, ÖSS gibi...
Ortaokul 7.sınıftan itibaren TEOG ile haşır neşir olma süreci başlıyor. Öğrencileri liseye hazırlamak ve seviye belirlemek hedefleniyor. Ama sistemin neresinde bir yanlış varsa, öğrenciler sanki üniversite sınavına giriyormuş gibi stres yükleniyor. "Üniversite sınavına tekrar girersiniz ama bu sınavın tekrarı yok!" "Sizin için çok önemli!" Bu türden, motivasyon mu psikolojik baskı mı belli olmayan bir sınav propagandası...
Okullar kurumsal başarıları için, öğretmenler çabalarının bir göstergesi olduğu için önemsiyor. Veliler, ellerinden geleni yapmaya hazır. İyi bir okul, iyi bir sınıf, iyi bir gelecek... Öğrenciler ise, okul- öğretmen- aileden oluşan beklenti grubunun karşısında yorgun. Sınavın olduğu yıl sosyal hayat askıda. Gözlerinin içinde neredeyse soru şıklarından başka bir şey görünmüyor. Bu dönemleri geçirirken kafalarında egzama, saçkıran olan kaç sınavzede gördüm. Doktor teşhis koyduğunda ekliyor, "evet sınava girenlerde bu vakalar artıyor."
Türkiye'de eğitim sistemi bir yap-boz oyunu gibi, sürekli değişiyor. Sınavlar da bundan nasibini alıyor. Asıl amacı öğrencinin seviyesini belirlemek olan sınavlar için, ortaokul çağından itibaren onları kaygı moduna sokmamalıyız. Başarılı bir Hint filmi olan "Üç Aptal-3 İdiots" ezberci ve katı eğitim sistemine çok güzel örnekler veren bir film. İzlemeyenlere öneririm.
Öğrenciler ortaokulda son bir yılı sınav telaşı ile geçirecekse, bir yılını da yoğun beceri ve yetenek tanıma programları ile geçirmeli. Okumayı öğrenmeye başladıklarından bu yana gösterdikleri başarı grafiği, onların seviyesini belirlemede yeterli olsun. Gerilmeden, sıkılmadan, kendilerini tanıyarak öğrensinler ve hedeflerine ulaşsınlar.
Kalıcı fobilere dönüşebilen sınav kaygısını önlemek için:
*Dozunda kaygı iyidir, motivasyon sağlar. Fazlası zararlı.
*Bilgi kadar zaman yönetimi de önemli. Bütün hayatında yararlanacağı bu özellik kazandırılmalı. Zamanı yönetebilirse stresi azalır.
*Sınavlar bilgi ölçerdir, kişilik ölçer değil. Israrla vurgulanmalı.
*Sonuç ne olursa olsun, süreç takdir edilmeli.
*Farklı başarı ve gayretleri hatırlatılıp, motive edilmeli.
*Sosyal beceri, yetenek ve ilgi alanları özellikle desteklenmeli.
Maalesef çocuk değil de müfredat merkezli bir eğitim sistemimiz var. Herkesin bildiği meşhur Montessori Eğitim Sistemine baktığımızda insan merkezli, sabır-saygı ögeleri ile kendi özelliklerini ön plana çıkaran bizim geleneksel değerlerimizle benzeşen bir akademik yapı var. Şu üzerinde yazılar yazdığımız Google'ın kurucuları bu yapının tezgahından çıkmışlar. Yazdıklarım hayalperest bir annenin notları değil sadece T.E.O.G (Türkiye'de eğitimin olağan günlüğü.)
6 yorum
Bugün oğlum da TEOG da.
YanıtlaSilDün akşam uzun zamandır para biriktirip nihayet kavuştuğu teleskopunu kurmaya kendini kaptırmışken TEOG da değildi.
Kim bilir on yıl sonra eğer yaşarsak nerede hangi sınavın ya da ödülün heyecanın ya da farklı bir seçeneğin eşiğinde olacağız:)
Hayırlısı diyelim:)
Teleskop her şeyi unutturacak kadar değerli belki bugünlerde Onun için. Hem kendini hem dışarısını keşfedecek. İşte, fazla anlam yüklenip yer ayrılan kavramlar çocukları kısıtlıyor tek tipleştiriyor bunu kabul etmek zor. Doğal seyriyle başarısı, sınavı, heyecanı, yenilgisi hepsini yaşasınlar. Büyüsünler, olgunlaşsınlar. Hepsinin de hayırlısı olsun...
Sileğitim sınav hayat sınav hep sınavdayız ya :)
YanıtlaSilsınav sınav sınav :)
Sınavlar hayatın içinde ise toparlar, yakınlaştırır ve inşaallah kazandırır. Eğitimde de akışın parçası ama olmazsa olmaz, olmazsa eyvah nidaları çocukları geriyor. Sınav değil sürece ve her ne olursa sonuca odaklansınlar. Akıllarında sınav endişesi değil, emekleri ve yeteneklerinin bıraktığı kazanımlar kalsın...
YanıtlaSilBir öğretmen olarak bu yazının üzerine başka bir şey söylememe gerek yok. Sadece şunu belirtmek istiyorum. Bu yıl Türkçe dersinde "Türkçe"yi sevecek,dilimizin güzel örneklerini görecek,kendilerini sözlü ve yazılı olarak ifade edecek çalışmalar değil teog çalıştık. Kitap bile okumak istemediler. Sonuç çok mu iyi?
YanıtlaSilÇok haklısınız, yalnız çocuklar değil sistemin kendisi gibi algılanan ögretmenler de muzdarip ve arada kalmış durumda. Kitap okumayı sevmeyen soruları nasıl hemen anlasın, çözsün. Hiç bir yeteneğini keşfetmemiş, bununla mutlu olmayı tadmamış birisi kariyer üstüne kariyer yapsa ne olur? Çoğu zaman topluluğa uymakla, bireysel olmak arasında kalıyoruz. Çözüm önerilerini dillendirmek ve duyurmak lazım. Benim gibi düşünen çoksa niye değişmiyor diye düşünmeden edemiyorum.
YanıtlaSil