SADE HAYAT OH NE RAHAT!
2/08/2016beklentiler... Yoruluyoruz bunlardan. Bir de, çoğunu mutlu olmak için bir araç olarak algılıyoruz. Oysa ruh sakinlik, dinginlik, sadelik istiyor. Kendi zenginliği, ışıltısı yetiyor insana. Eklemeye çalıştıklarımız, bir bakmışız hayatımızı kısıtlayan haline gelmiş...
Yukarıdaki fotoğrafta, kapıdan bahçeye girdiğimi hayal ediyorum. Sıcak bir yaz günü. Taş avlu yıkanmış, tatlı bir serinlik var. Çiçekler de sulanmış, havada hem toprak hem de çiçek kokusu. Avlunun gölgesinde bir divan, masa, sandalyeler. Masanın üzerinde domates, salatalık, peynir ekmek, kahvaltılık ne varsa. Allah ne verdiyse donanmış. Çay da demlenmiş hazır. Ailen ya da dostların yanında. Huzur burada... Sade hayat denilen, sade "hayat" aslında...
Hayatı sadeleştirmek için, illa ki kırda, köyde yaşanacak diye bir kural yok. Zor ama, büyük şehirde de yüklerimizi azaltabilir, hafifleyebiliriz belki. İhtiyaçlar, istekler ya da ortam hangisi belirliyor günlük rutinimizi? İhtiyaç dediklerimizi, isteklerimizi gözden geçirip, ortamın ne dediğine de hiç kulak asmasak... Başkaları için yaşamak, kaybolmak demek... Dünyada simple life adıyla yaygınlaşan, bizim özümüz olan sade yaşam. Peygamber Efendimiz(sav), "Siz işitmiyor musunuz? Sade yaşamak imandandır. Sade hayat sürmek imandandır." buyurmuş. Yaşantısıyla da buna örnek olmuş.
Ee daha ne duruyorum? İçinde hissettiğini, dilinde söz etiğini yapmaya çalışmak gerek. Yaşadığın yerden başlamak öncelikle. Zihnini, gözünü yoran eşyalardan arınmak.Ruhumuzun alanını genişletmek için, sürekli zamanımızı çalan ne varsa azaltmak. Kendine, sevdiklerine daha çok zaman ayırmana engel ne varsa kurtulmak. "A ne derler?" in yerine, "Oh be" diyen ruhunun sesine kulak vermek. Başkası değil, biz olduğumuzu gösteren kimliklerimiz. Soframızda, evimizde, üstümüzde... Artık, "gezmelik" ve "bayramlık" diye bir kavram kalmadı giyim-kuşam kültürümüzde. Hep aldığımız için bir önemi de kalmıyor yeninin. Azla yetinmek, yoksunluk değil tatmin aslında, unuttuk.
Sade hayat istiyorum. Şükrü bol, şikayeti az. Sadeliği, yalınlığı hayatın içinde istiyorum. Kendim de, karşımdaki herkes de net, dobra, direkt olsun. Böylece, tükettiğimiz zaman bize kalsın. Zaman; üzerine yazdığımız, çizdiğimiz sayfamız, hayatımız...
Bir başarsam, sade hayat oh ne rahat...
5 yorum
Çocukluğum böyle evlerde geçti gözlerim de hep böyle evler ara..Bu gün böyle bir ev gördüm ..ne kadar sadeydi hayat o zamanlar..kolaylığı lüks sanırdik oysa zorluğu içinde hayatı yaşamak lükstü.
YanıtlaSilFotoğraftaki ev benim memleketimden bir kare. Geçen yaz sanırım, önünden geçerken durup seyredip, fotoğraflamıştık. Aklıma geldikçe beni rahatlatır, yazdıklarımı düşündürür...Bu arada özledim yahu! Sık sık aklımdasın. Sıla ile arana hiçbir şey girmesin diye sessizce takip ediyorum. Gönül dolusu sevgiler...
YanıtlaSilBen bu evleri Bilecik'ten,Merzifon'dan tanıyorum.Her daim özlediğim,ayrılalı yıllar olduğu halde ayrılamadığım,hâlâ hatıramdaki ahşap bir evini hayallerime sarıp resimdeki oda kadar sade ve özgün dayayıp döşediğim,yüreğimde yaşadığım ev. Ne güzel. Sade,dingin,huzurlu...
YanıtlaSilÇoğu kişinin kafasındaki fotoğraf aynı aslında. Sade ve yalın olan, herkese huzuru keşfettiriyor.Üstelik sahip olması , hayata geçirmesi de ulaşılmaz değil.
YanıtlaSilMerhabalar,
YanıtlaSilGünümüzde minimalist yaşamın popülerlik kazanmasıyla birlikte bazı terimlere ve yaklaşımlara aşina olduk. Bu yaklaşımlardan biri de; Less is More. ”Az, çoktur” felsefesi. Bu yaklaşımın özünü ve ne anlama geldiğini, karantina süreciyle birlikte daha iyi kavradığımızı düşünüyorum. Çünkü karantina süreciyle birlikte tüketim alışkanlıklarımız da değişti. Birçoğumuz sahip olduklarımızla mutlu olmanın farkına vardık. ‘’Less is More’’ hakkında yazdığım yeni yazımı okumanız için izniniz olursa sizinle de paylaşmayı çok isterim: http://www.ebrubektasoglu.com/yazi/less-is-more-nedir/
Sadelikle ve sağlıkla kalın.