FARKLI BİR YOLCULUK HİKAYESİ...
2/14/2016"İnsanın kendine yolculuğu"... Farklı ve bir o kadar da tanıdık bir yolculuk...
Bilerek ya da bilmeden hepimizin yaptığı, hem keyifli hem de faydalı bu yolculukla ilgili bir söyleşiye katıldım. Kendime bir kroki çizdim, notlar aldım, kısa yol tariflerine kulak kabarttım. Kısa günün karı, heybeme yeni bir şeyler girdi. Her bilgi gibi, kullanabilirsem ne ala...
Seminer, ney dinletisi eşliğinde Can Yücel'in "Farkında olmalı İnsan" şiiri ile başladı. Kucaklamak; herkesi, her fikri ve saygı duymak... Ötekileştirmek ise ne kadar ters yaradılışa ve insanlığa... Zaten kucaklamayı başarıp, ötekileştirmekten uzak durabilsek yolculuk hem kolay hem de güzel geçecek.
İşte herkesi kucaklayan, ötelemeyen o satırlar...
Farkında olmalı insan
Kendisinin, hayatın, olayların, gidişatın farkında olmalı.
Farkı fark etmeli, fark ettiğini de fark ettirmemeli bazen...
Bir damlacık sudan nasıl yaratıldığını
Fark etmeli
Anne karnına sığarken dünyaya neden sığmadığını
Ve en sonunda, bir metrelik yere nasıl sığmak zorunda kalacağını
Fark etmeli.
Şu çok geniş görünen dünyanın ahirete nispetle anne karnı gibi olduğunu
Fark etmeli.
Henüz bebekken "Dünya benim" dercesine avuçlarının sımsıkı kapalı olduğunu,
Ölürken de aynı avuçların "Her şeyi bırakıp gidiyorum işte" dercesine apaçık kaldığını,
Fark etmeli.
Ve kefenin cebinin bulunmadığını fark etmeli...
Baskın yeteneğini
Fark etmeli sonra.
Azrail'in her an sürpriz yapabileceğini,
Nasıl yaşarsa öyle öleceğini
Fark etmeli insan
Ve ölmeden evvel ölebilmeli.
Hayvanların yolda kaldırımda çöplükte
Ama kendisinin güzel hazırlanmış mükellef bir sofrada yemek yediğini
Fark etmeli.
Eşref-i mahlukat (yaratılmışların en güzeli) olduğunu
Fark etmeli.
Ve ona göre yaşamalı.
Gülün hemen dibindeki dikeni, dikenin hemen yanı başındaki gülü
Fark etmeli.
Evinde 4 kedi 2 köpek beslediği halde
Çocuk sahibi olmaktan korkmanın mantıksızlığını
Fark etmeli.
Eşine "Seni çok seviyorum" demenin mutluluk yolundaki müthiş gücünü
Fark etmeli.
Dolabında asılı 25 gömleğinin sadece üçünü giydiğini, ama arka
Sokaktaki komşusunun o beğenilmeyen gömleklere muhtaç olduğunu
Fark etmeli.
Zenginliğin ve bereketin sofradayken önünde biriken
Kırıntılarını yemekte gizlendiğini
Fark etmeli.
FARK ETMELİ.
Ömür dediğin üç gündür,
Dün geldi geçti, yarın meçhuldür
O halde ömür dediğin bir gündür, o da bugündür.
(Bu şiirin, Can Yücel'e ait olmadığı yönünde görüşler var. Biraz da niyet okuma ve su-i zan etme hali belki. Yazılanlar hakikatler, herkesin de gönlüne ve aklına dokunan hakikatler. Yazarın kalemine, yüreğine sağlık...)
Kendimize hangi sıklıkta yolculuk yapıyoruz? Söyleşide, bilgi birikimini ve mesleki deneyimlerini paylaşan Serap Buharalı, bu ilk soruyla yolculuğun startını vermiş oldu. Komşumuzu, kayın validemizi, arkadaşımızı ya da herhangi birini sor, dakikalarca anlatalım. Kendini anlat deyince neden hepimiz takılıyoruz? Bunda yaş, cinsiyet, kültür, sosyo-ekonomi gibi kriterler değil belirleyici olan, kendini tanımak için çaba harcamak gerekli.
İşte küçük bir test:
Bir A4 kağıdı ortadan ikiye bölün, sol tarafa olumlu, sağ tarafa olumsuz özellikler yazın. Kağıdı dörde bölün, soldaki kare "senin bildiğin ama kimsenin bilmediği özelliklerin." Sağdaki kare "Herkesin bildiği senin bilmediğin özelliklerin".
Soldaki ilk karenin altına "Senin de herkesin de bildiği özelliklerin". Son kare ise senin de bilmediğin yönlerin, var olan, zamanı gelince ortaya çıkıp seni de şaşırtan özellikler.
Bu soruları kendinize sorun, bakalım neler çıkacak. Cevap vermek de zorlanmak bile, kendimizi ne kadar tanıyoruz sorusuna yanıt oluyor. Sizi iyi tanıyan biriyle bu testi karşılıklı yapmak, belki daha faydalı ve eğlenceli olabilir.
Bir yolculuk yoklaması daha...Kağıt, kalem ve boya kalemlerinizi hazır edin. Gözlerinizi kapayın bir, rahatlayın, gevşeyin...
Sonra, o anki hisleriniz neyse, içinizden ne geliyorsa, soyut, uçuk fark etmez. Çizin ve boyayın.
Çevirin kağıdınızı ve şu soruların cevabını yazın.
*Çizdiğiniz resimden bir nesne seçin.
*Bu nesnenin rengi nedir? (Gerçek rengi olmayabilir, sizin düşündüğünüz rengi)
*Bu nesnenin bir kokusu olsaydı, nasıl kokardı?
*Bu nesnenin bir tadı olsaydı, nasıl bir tadı olurdu?
*Dokunsanız, nasıl bir his verir?
*Şimdi, bu nesne bizimle konuşsa bize neler der? İstediğiniz kadar yazın...
Oyun gibi geliyor ama, oyun en iyi yöntem değil mi? Öğrenmek ve öğretmek için... Konu derin, zaman kısıtlı ancak bu kadar yol aldım. Yolculuğun ötelere uzanması için de, önce kendimizi tanımak gerek galiba. "Nefsini bilen Rabbini bilir." Söyleşi, bu güzel niyetle sona erdi. Herkese hayırlı yolculuklar...
4 yorum
Farkındamısınız azalıyor gün geçtikçe. Hayat ufak detaylarda saklı değil mi. İş o detayları görebilmekte. Eleştiriye hep açığımdır. Kendime bir şeyler katmak için olumsuzluklarımı birinin yüzüme vurması lazım...
YanıtlaSilDetaylar gerçekten önemli. Yazıda geçen söyleşide, zamanında üzerine gidip halletmediğimiz detay gibi görünen konuların yıllar sonra karşımıza aynen çıkacağından söz edildi.Eleştiri ise ilaç gibi içerken biraz acı ama iyileştiriyor. Yorgunluğunuzu anlattığınız yazıya öyle uzun yorum yazdım ki sildim.Ama bununla ilgili size ulaşacağım inşaallah. Enerji dolu güzel bir haftanız olsun....
YanıtlaSilGüzel ve ilginç bir deneyim olmuş.
YanıtlaSilFaydalı oldu gerçekten, psikoloji ve davranış bilimleri hem zevkli hem anında işinize yarıyor.
YanıtlaSil